Altınoluk ve Erkam yayınlarının sahibi Muhterem Abdullah Sert Bey‘le Darül-Erkam üzerine…
Röportaj: Salih Zeki Meriç
Soru: Efendim isterseniz önce Darül-Erkam’ın kurucusu olan Erkam’ı tanıyalım?
Kimdir Erkam?
Abdullah Sert: Teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için. Hazreti Erkam (r.a), bizim hafızalarımızda hep Darül- Erkam denilen, islam medeniyetinin oluşmasında bir mektep rolü oynayan kendi evi ile birlikte bilinmektedir. Hz. Erkam, Mekke’de müslüman olan ilk sahâbîlerden birisidir. Tam adı, Erkam b. Ebi’l-Erkam b. Esed b. Abdullah b. Ömer b. Mahzûmdur. Erkâm, Mekke’nin en zengin ve mûteber ailelerinden biri olan Mahzûm kabilesine mensuptu. Annesi Ümeyye, Huzâa kabilesindendi. Mahzûmîler, Hz. Peygamber’in muhâliflerinden olmalarına rağmen, Hz.Erkam Efendimiz (s.a.v) in sâdık bir sahâbîsi olmuştur. Erkam, “Zâlime karşı, mazlumla birlikte hareket edeceğiz” diye and içen ve İslâm tarihinde “Hilfü’l-Füdûl” cemiyeti diye bilinen fazîletli grup içerisinde zikredilir.
Hz.Erkam, Hz. Ebû Bekir’in teşvikiyle, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh ve Osman b. Maz’ûn ile aynı gün müslüman olmuştu. İslâmî kaynaklar onu, müslüman olan İlk onbeş kişi arasında saymaktadır. Oğlu Osman’a göre ise, yedinci müslümandır. Onun, “Ben İslâm’da yedinci kişinin oğluyum. Babam yedinci kişi olarak müslüman oldu” dediği nakledilir. Resulullah (s.a.s.) ile birlikte başta Bedir ve Uhud olmak üzere, bütün savaşlara katılmıştır. Medine’ye ilk hicret edenlerdendir. Hz. Peygamber onu, Ensar’dan Ebu Talha ile kardeş yapmıştır. Hicretten sonra, Medine’de Zureykoğulları mahallesinde bir evde oturmuştur. Bu evin kendisine Hz. Peygamber tarafindan verildigi rivâyet edilmektedir.
Soru: Erkam denilince aklımıza onun evi geliyor. Nedir bu evin özelliği?
Abdullah Sert: Evet. Hz.Erkamın kendisi bizzat İslamın ilk yıllarında ilk müslümanlardan olması hasebiyle çok aktif olmuş ve Rasulüllahı yanlız bırakmamıştır. Bu hassasiyetinin bir göstergesi olarakta İlk müslümanlara kendi evini açmış, adeta bir karar merkezi olarak kullandırtmıştır. Hatta denilebilir ki müslümanların genel stratejilerinin temelleri bu evde atılmıştır.
Dolayısı ile Erkam denilince akla gelen hususlardan biri de onun “evi”dir. Çünkü sözkonusu ev; Kâbe’nin batısında, Safâ ile Merve arasında, Safâ tepesinin eteklerinde, hacıların hacc görevini yapmak için gelip geçtikleri en işlek bir yerdeydi. Erkam, ilk müslümanların sıkıntılı günlerinde evini Resulullah’in ve dolayısıyla İslâm’ın hizmetine sunmuştu. Bu hareketiyle o, daima hakkın ve haklının yanında olduğunu göstermişti. Ayrıca Erkam’in evi, İslâm’in İlk yıllarında, Peygamberimize ve ilk müslümanlara bir çeşit sığınak vazifesi görmüştür. İslâm’a gönül verenler orada toplanır, cemâat halinde namaz kılarlardı. Hz. Peygamber de onlara, peyderpey nazil olan Kur’an ayetlerini okur, dinî hükümleri tebliğ eder ve oraya gelenleri İslâm’a davet ederdi. Böylece bu ev, oraya gelen pekçok kimsenin müslüman olma şerefine nâil olduğu bir yer olmuştur. Burası ayrıca hicretten sonra Medinede ashab-ı suffa olarak meşhur olan ve islam tarhinide ilk üniversite diye niteleyebileceğim müessesenin temellerinin atıldığı bir mekan olma özelliğini taşıması bakımından da mühimdir. Burada Allah Rasülü, müslümanlara bir muallim olarak islamın esaslarını anlatır, onları yetiştirirdi. Kısaca, Erkamın evi, islam medeniyetinin mayalandığın bir mekan olmuştur.
Soru: Peygamberimiz Darül-Erkama ne zaman girdi ve orada ne kadar kaldı?
A.Sert: Evet.Peygamberimizin Erkamın evinde kalması konusunda muhtelif rivayetler mevcuttur. Burasının İslamı tebliğe el verişli olması ve az önce de bahsettiğimiz gibi merkezi bir yerde olması ve hacıların geçiş güzergahında olmasından dolayı Hz. Peygamber, kendi evini terkederek bu eve taşınmıştır. Burası İslâm’ı tebliğe elverişli emin bir yerde idi. Bir süre bu evde emniyet içerisinde tebliğe devam etti. Rivayetlerde Peygamberimizin bu evde 615-617 yılları arasında kaldığı ifade edilmektedir. Bir başka rivayette ise Peygamberliğinin 4. yılında buraya taşındığı rivayet edilmektedir.
Soru: Bu evin en önemli özelliklerinden biri de Ömer’in burada müslüman oluşu. Yani Ömerin Hz. Ömer oluşu idi. Bunu biraz açar mısınız?
Abdullah Sert: Malum daha yeni yeni tohumları atılan bir İslam mevcuttu. Allah Rasulü bin türlü sıkıntı ile en yakınlarındakilerden başlamak üzere kendisine gelen islamı tebliğe başlamıştı. Az önce de ifade ettiğimiz gibi, Erkamın evinde kendisine gelen vahiyleri orada müslüman olan sahabilerle paylaşır ve onlara islamı anlatırdı. Hz. Ömer Mekkede güçlü ve hatırı sayılır bir yapıya sahip bir insandı. Korkusuzudu. Cesaretli idi. Hazreti Ömerin müslüman oluşunun ayrıntıları siyer kitaplarında detaylı bir şekilde anlatılıyor. Ben şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Hazreti Ömerin Müslüman oluşu ile bir anda mekkede güç dengeleri değişmiştir. Bir manada mülsümanlar için milad olmuştur. Ve bu milat işte Erkamın evinde gerçekleşmiştir. Burada şu hususu hatırlatmakta fayda görüyorum: Allah Rasülünü öldürmeye gelen bir insanın O’nun müşfikliği ve engin merhameti karşısında Cenabı Allahın yardımı ile onda dirilmesi de söz konudur. Bu da ders alınması gereken ayrı bir noktadır.
Hazreti Ömerin müslümanlığı ile sayıları rivayetlerde 40 a ulaştığı ifade edilen müslümanlara özgüven geldi. Biraz daha ümitlendiler ve artık bu noktadan sonra islam tebliğini açıktan yapmaya ve haklılıklarını aleni olarak anlatmaya başladılar. Bana göre, Hazreti Ömerin müslüman oluşu asr-ı saadet toplumu özelinde bir dönüm noktası olmuştur.
Soru: Efendim bildiğimiz üzere Hz.Ömer Müslüman olduktan sonra Darül Erkamdan dışarı çıkıldı ve tebliğ açıktan yapılmaya başlandı. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
A.Sert: Hay hay efendim. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, Hz. Ömerin Müslüman oluşu müminler için bir dönüm noktası olmuştur. Müşrikler onu Hz.Peygamberin ölüsünü getireceğini beklerken Hz. Ömeri de müslümaların safında görüdüklerinde neye uğradıklarını şaşırdılar. Bu aslında o zaman Darül-Erkam oluşumunun karşıtı olan Darun- Nedvenin bir yenilgisi olmuştur. Çünkü Ömer onlar içinde bir güç ve güven kaynağı idi. Müşrikler bu hadiseden sonra Müslümanları ve Peygamberimizi ciddiye almaya başladılar ve tedbirlerini daha da artırdılar. Peygamberimiz bir mana da Darül Erkamda tebliğini gizli sürdürüyordu. Artık Hz.Ömerin müslüman oluşu ile tebliğ de açıktan yapılmaya başlandı. Belki de bu yüzden Allah Rasülü Erkamın evinde kalmaya gerek duymadı. Çünkü Darül Erkamda hazreti Ömerin müslüman oluşu ile inananlar yeterli bir kıvama gelmişlerdi.
Tebliğin açıktan yapılması da yine bu özgüvenle ilgili bir durumdur. Allahın inayeti ile müslümanlar da kendilerinin bir potansiyel olduklarının farkına vardılar. Ve tekbirler getirerek Mekke sokaklarına çıktılar.
Soru: Darül- İslam ve Beytül İslam diye de anılan Erkam’ın evinin İslami anlamda ilk Vakıf binası olması hususunda ne diyeceksiniz.
Abdullah Sert: Tarih boyunca da görülmüştür ki, Vakıf müessesesi İslami ve insani değerlerin ayakta kalmasında çok mühim bir vazife görmüştür. Bunu, tarih sahnesinde olmuş bütün İslam devletlerinde özellikle Osmanlı Devletinde daha canlı bir şekilde müşahede edebiliriz. Böyle anlamlı bir müessesenin temeli olması bakınımında Hz. Erkamın evini ilk müslümanlara açması da bu anlayışın bir tezahürüdür. Kendisinde olanı ümmetle, müslüman kardeşi ile paylaşma şuuru islamın bizlere kazandırdığı bir güzelliktir. Hz.Erkam evini, kendisi sonradan oğlunun ve yakınlarının yararına vakfetmiş ve vakfiyesinde şöyle demiştir.
“Bu, Erkâm’ın, Safâ’dan biraz ilerideki evi hakkında yaptığı ahid ve vasiyyetidir ki: Onun arsası Harem-i Şerif’ten sayıldığından, ev de Harem’leşmiş, dokunulmazlaşmıştır. Satılamaz ve kendisine mirasçı olunamaz. Hişam b. As ve Hişam b. As’ın azadlı kölesi de buna şâhittir.”
Tabi daha sonra bu Vakıf evi ile ilgili siyasi bir takım hadiseler cereyen etmiştir.Halife Mansurun ölümünden sonra Evin tasarrufu Halife Mehdiye geçmiştir. Ondan da Hayzura bu evi ve etrafındaki arsaları satın alarak mescid haline getirmiştir. Tabi daha sonra Harem-i şerifin çevre düzenlemesi yapılırken bu evin yeri de çevre düzenlemesinin içinde kalmıştır.
Nihayetinde İslam’da ilk fiili vakıf örneğini Peygamberimiz(s.a.s) in Medinede sahip olduğu arazilerini, Fedek ve Hayber hurmalıklarındaki hisselerini vakfetmesi ile verdiği bu güzel davranışa Hz. Erkamın kendi evini Vakfetmesini de dahil edebiliriz.
Soru: Darül Erkamın Akıbeti ne oldu?
Abdullah Sert: Şüphesiz kainatta var olan her nesnenin bir doğumu bir de ölümü vardır. Nasıl ki insanlar doğar yaşar ve ölürler, müesseseler de aynen böyledir. Tarih, kurumları da olması gereken noktaya götürür. Erkamın evi olarak bilinen bu ilk vakıf müessesesi, onun vefatından sonra bir çok el değiştrimiştir. Ancak merhum üstad Asım Köksal hocanın diyanet dergisinde çıkan bir yazısında bu evin akıbeti ile ilgili şu bilgilere rastlıyoruz:
”Bu ev daha sonra halife Ca’fer b. Mûsa’ya geçti. Bu evde bir müddet de Mısır ve Yemenliler oturdular. Daha sonra Gassân b. Abbâd, Musa b. Ca’fer’in oğullarından bu evin tamamını -veya büyük bir kısmını- satın aldı. En sonunda bu evi, Mısır-Kahire defterdârı İbrahim Bey, Sultan ikinci Selim’e hediye etti. Üçüncü Murad da, hicrî 999 (1591) yılında bu evi mescid tarzında yeniledi. Bugün artık bu evi yerinde görmek mümkün değildir. Harem-i Şerif için yapılan çevre düzenlemesinde yıkılmış, arsası zaten Harem’in arsasına dahil kabul edilen bu ev aslına rucû etmiştir. Bu konuda muhtrerem okuyucularımız daha detaylı bilgi almak için sözkonusu derginin 1984 yılındaki Temmuz-Ağustos sayılarında ”Erkam’ın Evi” adlı başlıklı yazıdan alabilirler.
-Efendim kıymetli zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederiz.
– Ben teşekkür ederim.